Acaba aşk beyinde nerede?
Konkordiya Üniversitesi, arzu ve aşkın beyindeki haritasının çıkarılması için kolları sıvadı.
Bilim adamları ve çift terapistleri, arzulamak ile aşk arasındaki bağlantıların neler olduğuna ilişkin sorulara uzun zamandır cevap aramaya çalışıyorlar. Fakat cevaplar hala biraz müphem.
Araştırmacılara göre, beyinde aşkın nerede yer aldığını bulabilmek için daha fazla çalışma yapmak gerekiyor.
Psikoloji Profesörü Jim Pfaus -Konkordiya Üniversitesi- beyin görüntüleme çalışmaları ile cinsel arzu ile aşk arasındaki bağlantılara ışık tutuyor. Yapılan araştırmada, cinsel arzu ile aşkın beyinde spesifik bölgeleri harekete geçirdiği; fakat bu bölgelerin aslında birbirleriyle yakından ilişkide oldukları yer alıyor. Beyinde, cinsel arzu ve aşkın gelişiminden sorumlu olduğu alanlar; insula ve striatum.
Insula (Insula lobu ve insular korteks olarak da adlandırılır.) temporal lob ile frontal lob arasında striatum da önbeyinde bulunuyor.
Araştırmada, aşk ve cinsel arzunun striatumun farklı alanlarında aktive olduğu belirtiliyor. Cinsel arzu, doğası gereği haz veren bölgeleri aktive ediyor. Aşk ise yine doğası gereği ödülle ilişkili olan ve haz veren alanları aktive ediyor. Bu bulgulardan hareketle de, cinsel arzu ve aşkın tamamen aynı şey olmadığı; fakat kesinlikle ve derinlemesine ilişkili oldukları belirtiliyor. Cinsel arzulara ilişkin duygular, aşk içerisinde gelişiyor fakat farklı beyin bölgelerini aktive edebiliyor.
[h3]Aşk, bir çeşit bağımlılık mıdır?[/h3]
Şaşırtıcı olarak, striatumun aşk ve cinsel arzuların yanı sıra, madde kullanımı sırasında da aktive olan benzer alanları olduğu bildiriliyor. Pfaus, bu duruma şöyle açıklık getiriyor: “Aşk, aslında cinsel arzunun ödül mekanizmasını harekete geçirmesiyle birlikte alışkanlığı tetikler. Madde kullanımında da ödül ve haz mekanizmalarının birlikte uyarıldığı düşünülürse beyinde aynı yolun izlendiği görülüyor.”
Profesör Pfaus, aşk ve arzunun beyin haritamızdaki yerlerine ilişkin tartışmanın yanı sıra bilimcileri ve ilgilenenleri,; bu duyguların ve bu duyguları barındıran deneyimlerin nasıl oluyor da insan hayatının merkezinde olabildiğini düşünmeye davet ediyor.
-Psychologytoday-