NEDEN HEPİMİZ BU KADAR MEŞGULÜZ?
Şimdilerde eskiden olduğumuzdan çok daha meşgulüz, günlerimiz sorumluluklarla dolu. Bu telaşlı ve aceleci temponun bir sorumlusu da teknolojideki ilerlemeler, 7/24 bağlantının bedeli. Ancak belki daha derin bir nedeni de vardır. Her birimiz doğal olarak büyümeye, gelişmeye ve Carl Rogers’ın adlandırdığı şekliyle “tam işlevsellik”e ulaşmaya güdülenmişiz. Fakat doğal gelişimimiz sıklıkla bloke ediliyor. Çocukken beynimizin içsel uyumluluk geliştirebilmesi ve esneklik kazanması için bütün ihtiyacımız olan sevgi ve kabullenme, çevremizdeki insanlardan “olumlu saygı” ya da Dan Siegel’in açıkladığı üzere “güvenli bağlanma” (Rogers, 1961; Siegel, 2007). Eğer ailelerimize güvenle bağlandığımızı ve onlar tarafından kabul edildiğimizi, olduğumuz kişi olarak değer gördüğümüzü hissedersek sağlıklı bir özsaygı geliştirebiliriz.
Kabullenme ve onaylanma arasında dünyalar kadar fark var. Eğer bir çocuk olarak ihtiyacımız olan kabulü elde edemezsek sadece ailelerimizin bizden beklentilerini karşılamanın şekillendireceği koşullu onaylanmayı deneyimleriz. Onların tasviplerini kazanabilmek için onları memnun etmeye çabalarız ve bu -malı, -meli’ler tarafından motive edilir. Yani ailemizin istediği kişi olmalıyızdır. Ailemizle aramızdaki bu sağlıksız dinamik bizi hayat boyu sürecek bir onaylanma çabasına sürükler, dürtüsel olarak başkalarından dışsal tasdik görmeyi, onaylanmayı şiddetle arzularız. Onaylanma “ihtiyacımız” bizi içsel bir değersizliğe sürükler, başkalarını yargıcımız olarak algılamamıza neden olur. Bu içsel eleştirimizi yatıştırmak için zorlanımlı bakıcılar oluveririz, kendi ihtiyaçlarımızı başkalarını memnun edebilmek için yok sayarız.
Bu sağlıksız şablon bizi iş hayatımızda ve yetişkin ilişkilerimizde de takip eder ve bizi kronik stres durumuna sokar. Çalışmaların gösterdiğine göre, stres bizim fiziksel ve duygusal sağlığımıza zarar verir, genellikle tükenişe ve çöküntüye sebep olur (McGrady, 2007).
Bu sağlıksız yapıyı kırmanın bir yolu “farkındalık meditasyonudur” (Kabat-Zinn, 2013; Williams, Teasdale, Segal, & Kabat-Zinn, 2007). Günlerimizi içimizdeki boşluğu doldurabilmek için meşguliyetle doldurmak yerine daha derin bir seviyede yaşayabiliriz, güne kısa bir farkındalık pratiği ile başlamak, 5-10 dakika bile bir fark yaratır, bedenimizi bilinçli yogaya kanalize etmek ve meşguliyetin aşırılığına yakalandığımız zaman durup derin ve bilinçli bir nefes almak, değersizlik hissinin sesini derin bir öz duyarlık hissi ile susturmak ruhunuza, zihninize ve bedeninize iyi gelecektir.
Kaynak: https://www.psychologytoday.com/blog/your-personal-renaissance/201507/why-are-we-all-so-busy