Türkiye Zekâ Vakfı Kurucu Başkanı Emrehan Halıcı’nın “Ülkelerin Zeka Bölümü (ZB) puanları” haberleriyle ilgili açıklaması
Basın Bülteni 27 Ocak 2014
Türkiye Zekâ Vakfı Kurucu Başkanı Emrehan Halıcı’nın “Ülkelerin Zeka Bölümü (ZB) puanları” haberleriyle ilgili açıklaması
Son günlerde yazılı basında “Alman Bild Gazetesi’nin yaptırdığı bir araştırmada dünyadaki tüm ülkelerin ortalama zeka düzeyleri yayınlandı” başlığıyla verilen ve “Türkiye’nin de ortalama zeka puanının 90” olduğu iddia edilen haber üzerine Türkiye Zeka Vakfı’nın yorumunu dikkatinize sunarız.
Hangimizin Ülkesi Daha Zeki?
Ülke isimlerinin yanında yer alan iki ya da üç basamaklı sayılar, yapılan araştırmanın(!) sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Peki, bu sonuçlar bize ne anlam ifade etmelidir?
Biz “A ülkesini dört puanla geçtik” diye sevinecek ya da “B ülkesinin beş puan altındayız” diye üzülecek miyiz? Bu rakamsal değerler bir etiketleme midir? Önemli olan nedir, ülkelerin yani bireylerin zekâ ölçümlerinden aldıkları iki ya da üç basamaklı sayılar mıdır?
Zekâ kavramı, çok boyutlu olması ve içerisinde pek çok bileşen bulundurması nedeniyle üzerinde kafa yorulan oldukça önemli konulardan biridir. Bu öncelikli bireysel farklılığın, içinde bulunduğumuz tarihe, yaşadığımız çevreye ve kültüre göre de farklı tanımları vardır.
En geniş hatlarıyla zekâ; belli bir tarih, kültür ve çevre içerisinde uyum gösterebilme, öğrenebilme ve öğrendiklerinden yararlanabilme, yeni durumlara uyarlayabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme becerisi olarak tanımlanır.
Zeka gelişimi ve eğitim arasında neredeyse doğrusal bir ilişki vardır. Öğrenmede erken ve düzeye göre eğitimin büyük katkısı bulunmaktadır. Bu nedenle doğuştan gelen yetiler açısından ülkeler arasında fark olmasa bile varolan zekanın işlenişi ve beslenmesi arasında farklar oluşmaktadır. Ezberci ve soru sorulmanın ödüllendirilmediği bir eğitim sisteminde zihinsel becerilerin yeşermesi çok zordur. Gelişmiş ülkeler, icat yapmayı ödüllendirirken, dağarcığımızda “icat çıkarma” sözcüğünün bulunması bu yoldaki yerimizi belirleyen bir durumdur. Bu doğrultuda da zekânın hiçbir zaman eğitimden arınık bir şekilde ölçülemediği de görülecektir. Tabii ki Kuzey Avrupa ülkeleri ya da Avrupa ülkeleri bize göre çok fazla yol aldıkları için onların test sonuçlarına eğitim, artı puan olarak yansıyabiliyor. Onlarınki çok daha yüksekmiş gibi görünüyor. Bir diğeri, ülkelerin testlerinin özelliğinden ötürü… Eğitimin daha analitik yönüne duyarlı olan testlerle ölçüm alındığında ülkeler arasındaki fark açılıyor.
Yapılan sayısız araştırma ve geliştirilen kuramlar doğrultusunda, zekânın çok boyutlu ve karmaşık yapısı içerisinde pek çok yeteneği barındırdığı bilinir. Zekâ değerlendirmesi yaparken de bu yetenek kümelerinden alınan ölçümün, bu karmaşık yapıya dair bir fikir verebilmesi beklenir.
Dolayısıyla zekâ değerlendirmesinin oldukça kapsamlı ve zor bir süreç olduğu açıktır.
Eğer gerekliyse eğitim olanaklarının kaliteleri, eğitimcilerin eğitimleri, kullanılan testlerin/ölçüm araçlarının yapısı, niteliği ve kültüre uygunluk dereceleri, uygulamacıların uzmanlıkları konularında ülkeler arası karşılaştırma yapılmasının daha uygun olacağı açıktır.
Aynı zamanda zeka puanlarının her ülkeye özgü bir çan eğrisi gösterdiği bilinmektedir. Çan eğrisi içerisinde ortalama zeka puanına sahip bireyler, düşük ve daha yüksek zeka puanına sahip bireylere göre daha fazladır.
Türkiye Zekâ Vakfı olarak; yapılan zekâ testlerinden elde edilen sonuçların, bireyleri (ya da ülkeleri) sayısal olarak sınıflamak yerine, yetkin ve yeterli uzmanlar aracılığıyla bireylerin güçlü ve zayıf yanlarını görerek uygun eğitim olanakları ya da gerekliyse tedavi seçeneklerinin sunulmasına hizmet etmesi gerektiğinin altını çizmek isteriz.